Sosyal Medya

Kürsü

Güncel siyasetin etik ve ahlak sorunu…- Erdal SARIÇAM

Şimdi bazı doğrular, doğruluğu ispat edilemediği için uzun süre yanlış kabul edilmiştir; bazı yanlışlar da yanlışlığı ispat edilemediği için uzun süre doğru…



Büyük bir maharetle birbirine karıştırılan ahlak ve etik, aslında çok farklı anlamları ifade eden iki önemli felsefi kavramdır. Dahası, birçok filozof ve felsefecinin, (filozof felsefe üreten; felsefeci üretilen felsefe üzerinde çalışan) baÅŸlangıçtan bugüne üzerinde durduÄŸu ve çeÅŸitli anlamlar yüklemeye çalıştığı bir tartışmadır. Tabi, toplumla olan iliÅŸkisi münasebetiyle sosyolojinin inceleme sahasına da girmiÅŸtir. Bu iki saygın kavram üzerinde baÅŸlayan tartışma, tüm cesaretini temelde “DoÄŸru nedir?” sorusundan almaktadır. DoÄŸru nedir? Åžimdi bazı doÄŸrular, doÄŸruluÄŸu ispat edilemediÄŸi için uzun süre yanlış kabul edilmiÅŸtir; bazı yanlışlar da yanlışlığı ispat edilemediÄŸi için uzun süre doÄŸru… Bu noktada ben de kendi düÅŸüncelerimi paylaÅŸayım: Bence ahlak, daha çok yerel bir anlama karşılık gelir. Etikse çok daha geniÅŸ çerçevede ele alınması gereken bir niteliÄŸe sahiptir. Yani ahlakı, etiÄŸin sadece iç organlarından biri olarak tanımlayabiliriz. Belki epistemoloji de burada bir miktar ele alınabilir. Bilgi felsefesi yani…

Örneklendirelim: Mesela, siyasetçilerin siyaset üretirken, rakiplerini alt etmek adına giriÅŸtikleri mücadelede, bir takım yollara baÅŸvurmaları etiktir. Ancak rakibini “siyaseten yenemeyen” bir politikacının, onun özel hayatına dair bazı doneleri (resim, video, ses kaydı) toplum önünde ifÅŸa etmesi ahlaki bir meseledir. Bu benim görüÅŸüm tabi… Bazıları Machiavelli mantığıyla hareket edip, “siyasette her yol meÅŸrudur” diyebilirler. Buna karşın bazıları da insanların özel hayatını ifÅŸa etmeyi ahlaki kurallara aykırı bularak, siyasetle özel hayatın ayrı tutulması gerektiÄŸini savunabilirler. Bence de böyledir. Bir insan eÄŸer siyasi kimliÄŸiyle son derece baÅŸarılıysa, onun özel hayatında neler yaptığı beni ilgilendirmez. Aslında temelde ve özde ilgilendirir ancak Türkiye ÅŸartlarında, yani ÅŸu ortamda ilgilendirmez. Zira benim için önemli olan, kiÅŸinin pozitif siyaseti ve en doÄŸru hizmeti üretmesidir.

Bir de futbol örneÄŸine bakalım: Futbolda, gole giden bir futbolcuyu faul yaparak durdurmak, bir ahlaki mesele midir; yoksa etik mesele midir? Futbolda “faul” yapmak belli bir kurala tabidir. Faul yaparsanız, sarı kart veya kırmızı kartla cezalandırılırsınız. Bunun, literatürde ve terminolojide anlamsal bir karşılığı vardır. Zaten faul, IFAB belirlediÄŸi uluslararası futbol kurallarının 12. maddesinde “hata” ve “fena hareket” olarak tanımlanır; kasti olabilir ya da olmayabilir. Ancak diÄŸer taraftan faul yapılan, yere düÅŸürülen bir futbolcu sakat kalabilir, futbol hayatı bitebilir, hatta ölebilir de! O halde bir futbolcuyu durdurmaya çalışmak için yapılan davranış etik iken, yere düÅŸürerek durdurmak adına yapılan sert müdahalenin kendisi bir ahlaki sorundur. Çünkü futbolcunun durdurulması gerekir, evet; ancak ne ÅŸekilde durdurulduÄŸu önemlidir. Aynı siyaset gibi…

Åžimdi bu örneklerden yola çıkarak güncel politikadaki etik ve ahlak iliÅŸkisine bakalım:

Bugün siyasetin tüm basamaklarında etik ile ahlak arasında gidip gelen davranış modellerine ÅŸahit oluyoruz. Siyasetçilerin, belli etik kurallara uyarken, birçok ahlaki kuralı da aynı oranda çiÄŸnediklerini hep birlikte görüyoruz. Mesela Amerika’da, siyaseten alt edilemeyen BaÅŸkan Bill Clinton’ın Monica adlı bir kadınla olan gayri meÅŸru iliÅŸkisi gündeme taşınmış ve özel hayatının tüm gazetelerde büyük puntolarla yayınlanmasıyla Clinton’ın siyasi hayatını bitirilmiÅŸti. Oysa Clinton, birçoklarına göre baÅŸarılı bir siyasetçiydi. Clinton dünya barışının, özellikle OrtadoÄŸu barışının tesisi için yoÄŸun çaba sarf etmiÅŸti. Ancak Yahudi Lobisi ile yaÅŸadığı sorunlar, Yahudi baronlarının isteklerine karşı duruÅŸu ve direniÅŸi, -bazıları için- onun siyaset sahnesinde kalmaması gerektiÄŸi inancını doÄŸurmuÅŸtu. Yapılan birçok etik giriÅŸimlerin baÅŸarılı olamaması üzerine de ahlaki olmayan bir yola baÅŸvuruldu ve Clinton’ın “yasak aÅŸkı” sahneye sürüldü. Ve istenen oldu. Clinton gitti! Yerineyse, gerçek bir Ä°srail hayranı olan George Bush getirildi. Åžimdi onun icraatları da ortada! Ä°srail güdümündeki OrtadoÄŸu kan gölü… Ölenlerse sadece masum sivil Müslüman halk! Tam da Ä°srail’in istediÄŸi gibi…

Türkiye’de olay farksız mı? Tabi ki hayır!

Çok yakın geçmiÅŸte bir Deniz Baykal olayı yaÅŸanmadı mı? YaÅŸandı… Ülkenin en karizmatik liderlerinden biri olan Deniz Baykal, CHP içindeki ya da dışındaki muhaliflere (Derin CHP, Cemaat gibi) raÄŸmen genel baÅŸkanlık koltuÄŸunda oturmayı sürdürünce, bir kadınla olan cinsel münasebetinin video kayıtları internette yayınlandı. Bunun ardından, siyaseten yenilemeyen Deniz Baykal, ahlaksızca bir kumpasın sonunda istifa etmeye zorlandı. Ve etti… Yerine kim geldi? Kemal KılıçdaroÄŸlu… Hiçbir siyasi kariyeri ve karizması olmayan, hiçbir liderlik ve yöneticilik vasfı bulunmayan, birilerinin güdümünde olduÄŸu çok açık, kurmaca bir siyasi aktör! Kendi genel baÅŸkanının müstehcen görüntülerinin üstüne oturan bir Cumhuriyet Halk Partili…  Yani Deniz Baykal’a yönelik siyasi muhalefet ve karşı duruÅŸ etiktir; kendisine yönelik uygulanan komplo ya da ÅŸantaj ise ahlaksızlık!

Geçen seçimlerde MHP’den aday olan birkaç siyasetçinin de internette bazı “özel” fotoÄŸrafları yayınlanmış ve bu isimler de adaylıklarını geri çekmek zorunda kalmışlardı. Bu da yine birilerinin, gayri ahlaki siyaset anlayışının çarpıcı bir örneÄŸi…

Aklıma gelmiÅŸken; CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde MHP’den adaylığını koyan bir politikacının, parti içinde kendisine muhalif bazı milletvekilleri tarafından önünün kesildiÄŸi ve dövüldüÄŸü; bu sayede baÅŸvuru yapmasının engellendiÄŸi de hafızalarda duruyor! Muhalefet etmek, karşı durmak, istememek etiktir; bir insanı cebir ve ÅŸiddet yoluyla engellemeye kalkmak ise ahlaksızlık! MHP bu tür ahlaksızlıkları sürekli yapıyor! Zira ardı ardına bilmem kaç seçim kaybetmiÅŸ olan Genel BaÅŸkan Bahçeli’nin hala o koltukta oturmaya devam ediyor olması bile tek başına bir ahlak sorunudur.

Bütün bunların ötesinde Ak Parti’ye yönelik yapılanlara ne demeli? GirdiÄŸi tüm seçimlerden zaferle çıkan Ak Parti’yi siyaseten yenemeyenlerin oynadıkları oyunlara? Ses kayıtları, ÅŸantajlar, montajlar, gizli görüntüler, anlık izlemeler vs vs vs… Ak Parti’den daha pozitif siyaset üretip halkın gönlünü kazanamayanların baÅŸvurdukları bu yollar ne kadar ahlaki? Enerjilerini, milletin tercihini kazanmak adına yapmaları gereken çalışmalara vermek yerine, bu tip etik ya da ahlak ilkeleriyle baÄŸdaÅŸmayan çıkmazlara tevessül etmeleri, siyasi sapkınlık deÄŸil mi?  Peki, sonuç deÄŸiÅŸiyor mu? Hayır! Aksine, kendisine ısrarla gayri ahlaki kumpaslar kurulan Ak Parti daha da büyüyor, güçleniyor ve yeni yeni zaferlere imza atıyor.

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi ahlaki olmayan yollarla idareyi ele alan hiçbir politikacı kavrayıcı ve kuÅŸatıcı çözümler üretememiÅŸ, bir öncekinden daha etkili siyasi ve toplumsal çözümler ortaya koyamamıştır. Çünkü politikanın da kendi içinde ahlaki kuralları vardır ve bu kuralların ihlali, hiçbir zaman baÅŸarı getirmemiÅŸtir; getirmez de! ÖrneÄŸi yok! Yani, ahlaki olmayan bir biçimde icra edilen siyasetin baÅŸarıyla sonuçlandığının bir örneÄŸi yok!

O halde öncelikle siyasetin ve siyasetçilerin, kendilerini ve toplumu baÄŸlayacak pozitif ahlak kuralları geliÅŸtirmeleri lazım. Daha çok toplumsal norm ve deÄŸerlerin çizgisinde belirlenecek olan ahlak kuralları… EÄŸer demokrasiye hakikaten inanıyorlarsa ve demokratik bir Türkiye’nin inÅŸasını yürekten arzu ediyorlarsa bunu yapmaları lazım. Bunu kabul edip, meÅŸru ve pozitif kulvarda yarışmaya lütfederlerse ne ala; yok eÄŸer siyasette her türlü ahlak ve etik kuralları hiçe sayarak devam etmek isterlerse bilmelidirler ki, bu sadece gücünü halktan alan Ak Parti’nin gücüne güç katmaktan baÅŸka hiçbir iÅŸe yaramayacaktır!

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.